5 Eylül 2016 Pazartesi

Platonik Plüton - Bölüm 3 ( Küçük Balkon Ritüeli )

Bölüm 3 - Küçük Balkon Ritüeli                                                             ( Bölüm 1  /  Bölüm 2 )


Bir hafta sonrası için randevulaşmamıza rağmen Gustavo ile görüşmemizin üzerinden tam iki hafta geçmişti. Kendisi verdiği sözleri pek tutan bir adam değildi galiba. Belki vazgeçmişti, belki unutmuştu. Her ne olursa olsun nezaketsiz bir davranıştı. O sıralar bende kendi gündelik yaşamımın içerisinde kaybolmaya devam ediyor, zaman zaman da evimin balkonunda sigara içerken, Donnie'nin karşı apartman dairesindeki küçük balkonunu süzüyor, Donnie'li günleri hatırlamayı ihmal etmiyordum.


~

Bazı geceler çok fazla sigara içiyordu Donnie. Gecenin karanlığını çektiği her nefeste sigarasının körüklenen ateşi aydınlatıyordu adeta. Kış aylarında ayaklarının ucunda hızlı hızlı titreyerek sigarasını içip,söndürüp , tam içeriye ısınmaya gidecek derken yeni bir tane daha yakıyordu. Şaşırıyordum, bu adamın kendiyle ilgili bir sorunu olmalı diyordum, ya da başka birileriyle..

~

Aradan nasıl geçtiği anlaşılamayan bir hafta daha geçtikten sonra, Donnie'nin hikayesi benim için canlılığını yitiriyor gibiydi. Beni heyecanlandıran ve meraklandıran karakter giderek flu-laşıyordu derken ;

 Bir gün  uzun süredir görüşmediğim arkadaşlarımla buluşmak üzere evimden çıkarken, yanından her defasında kayıtsız bir şekilde teğet geçmekten varlığını unuttuğum posta kutusuna gözüm takıldı.

13 numaralı kutunun altındaki boşluktan gözüken şey neydi ?
Benim daire numaram neydi ? Aa 13 benim daire numaramdı.
Fatura mıydı?  İyi de gelmez ki , faturalarımın otomatik ödeme talimatı var. Acaba yinede geliyor muydu?
Mektup mu ? Bana kim mektup yollar ki...
Kesin reklam broşürleridir..

 Posta kutusunun önünde dikilmiş bir şekilde, açıp bakmaktansa kendime onlarca soru sorup, cevapladığımı farkettim.Bu aptalca durumu sonlandırdım ve sonrasında kutuyu açtım.

Bir zarf... Gereğinden ağır bir zarf..
Zarfın üzerinde hiçbir şey yazmıyordu. Bir an açıp açmamakta kararsız kaldım. İzlediğim gerilim filmlerinin etkisiydi sanırım. Sonrasında merakıma yenilip zarfı açtım ve içerisinde iki adet anahtarla ve bir notla karşılaştım. Anahtarların biri büyük , birisi küçüktü. Anahtarları inceledikten sonra not kağıdını açtım ve yazıyı okumadan önce  hemen metnin altındaki isme baktım. O an kanım dondu. Sendeledim bir an. Ve merdivene oturup notu okudum.


" Sen ile ben birbirini çok iyi tanıyan iki yabancıyız ve bundan yalnızca birimizin haberi var " - Donnie

Ayağa kalktım, daireme çıktım ve arkadaşlarıma gelemeyeceğimi haber verdikten sonra sigara yakıp, balkona çıktım. Bir elimde sigara , bir elimde ise not kağıdı ve anahtarlar duruyordu. Sonra birden sorgulamaya başladım;

Anahtarlar !!
Bu anahtarlar nerenin anahtarları ? Bu notta neyin nesi ? Sadece arada selamlaşırdık. Beni tanımıyor ki . Yoksa tanıyor mu ? Ölmeden önce mi yazıp yolladı şimdi bana bunu ? Herhalde seni salak ! Öldükten sonra yazıp yollayacak hali yok ya. İyi de neden ? Neden ? Anahtarlar evinin anahtarı mı? - gibi bir çok soruyu kendime soruyor ve tarif edilemez bir ruh haliyle cevaplamaya çalışıyordum.

~

Gün boyunca aynı soruları kendime sormuş ve  her seferinde farklı cevaplar vermiştim.

Anahtarları denemeliydim..
Kesinlikle büyük olan anahtar dairesinin anahtarıydı.
Ölmüş bir adamın dairesine mi gidecektim ?
Ya beni komşuları görüp hırsız sanarsa?
İyi de anahtarı bende, hırsız olmadığım gayet açık.
Ama ya anahtarları önceden çaldığımı düşünürlerse?
Hadi komşulara görünmeden daireye girdim diyelim. Ya sonra ? Ölmüş bir adamın dairesinde ne yapacağım?
Bana neden böyle bir not ve evinin anahtarlarını gönderdi?
Off yine başa döndüm!

Benimle paylaşmak istediği bir şeyler olmalı. Benim öğrenmemi istediği bir şeyler...
Hava kararmak üzere, en iyisi gece olmasını bekleyip sessizce, kimselere görünmeden dairesine girmeliyim..

~

Evet, gün sonunda aldığım karar buydu. Hem başka nasıl bir karar alabilirdim ki ? Gece çöktükten sonra üzerimi giyinip hazırlandım. İşin tuhaf kısmı hem hırsız sanılmaktan endişeleniyordum hem de bir hırsız gibi baştan aşağı siyah giyinmiştim. Aslında bu sadece benim için ironik değil , keza hırsızlar içinde öyle olmalıydı. Her neyse;

Apartmandan çıkıp direkt karşı apartmana yönelecektim komşu ziyareti izlenimi vermek için. Ama sonra komşu ziyareti için saatin epey geç olduğu aklıma geldi. Bu da  nedense yukarıda değil,aşağıda aklıma geldi. Dolayısıyla yukarıda çizmiş olduğum planın henüz ilk adımında çuvallamıştım..
Sokağın sol tarafından yürümeye devam ettim..
Biraz dolaştıktan sonra evine geç ve sarhoş dönen bir adamı oynamayı kararlaştırdım.
"Olaya acaba kendimi fazla mı kaptırıyorum? Çok fazla mı  abartıyorum ?" diye düşünmeye de başladım. Sonuçta ben bu adamın karşı komşusuyum ve her iki apartmanda da beni tanıyan insanlar var. Neden böyle saçma triplere girip, kendimi kasıyorum ki ? Ki saat zaten gecenin körü, kim görecek ki beni..

~

Apartmandan içeriye girdim ve Donnie'nin dairesinin bulunduğu kata doğru çıkmaya başladım. Eski bir binaydı ve asansör yoktu, dolayısıyla merdivenleri kullanıyordum. Merdivenlerden çıkarken sensörlü lambaların çıkardıkları sesler beni geriyor ve korkutuyordu..

Ve artık onun kapısının önündeydim. Anahtarı cebimden çıkardım ve sessizce kapıya takarak çevirdim.
 Evet !! Bu evinin anahtarıydı ! Kapıyı usulca açtım ve içeriye girip kapattım. Sırtımı kapıya yasladım ve derin bir oh çektim. Kalbim inanılmaz hızlı atıyordu. Hep soğuk kanlı bir insan olduğumu düşünürdüm. Yanılıyormuşum, galiba tek düze, sakin ve monoton bir hayatım olduğu için böyle düşünmüşüm.

~

Uzun süredir havasız kaldığı için evde ağır bir koku vardı. Görünürde pek bir şey göremiyordum çünkü müthiş bir planlamacı olduğum için yanıma ışık almamıştım. Sonra tabi telefonumun benim kadar akılsız olmadığı aklıma geldi ve flaşını açıp evi dolaşmaya başladım. Öncelikli hedefim Donnie'nin yatak odasıydı.
Ama sanırım aradığım şey orada değildi. Çünkü yatak odasında yalnızca çift kişilik bir yatak ve büyük bir dolap vardı. Diğer odalara geçmeden önce dolabına göz atmaya karar verdim.

 Dolabın kapağını açtığımda çok şaşırdım çünkü içerisinde o kadar kaliteli ve o kadar çeşit kıyafet vardı ki , sanırım her birini elime alıp inceleseydim ertesi günüde o odada geçirirdim. Bu kadar fazla ve çeşitli kıyafetleri olmasına şaşırma nedenim ise bu kıyafetlerin hiç birini üzerinde görmedim. Sürekli aynı bir kaç parça kıyafeti evirip, çevirip giyiyordu. Sanırım bu daireye taşınmadan önceki yaşamının kalıntılarıydı. Yoksa bir insan giymediği kıyafetleri neden alsın?


Dolaba baktıktan sonra  aradığım şeyin bu odada olmadığına iyice kanaat getirmiş ve salona yönelmiştim ki;

Dur bir dakika kapıdan gelen o seste ne ?
Allah kahretsin birisi kapıyı açmaya çalışıyor!


bölüm sonu.



dördüncü bölüm için tıklayınız.




Hiç yorum yok: