17 Eylül 2016 Cumartesi

Platonik Plüton - Bölüm 4 ( Ne Aradığını Bilmeyenler Kahvesi )

Bölüm 4 - Ne Aradığını Bilmeyenler Kahvesi                                     ( Bölüm 1 / Bölüm 2 / Bölüm 3 )



Anahtarı yok ! Kapıyı kurcalıyor! Hırsız bu . Eyvahh !
Ah aptal kafam..
Ne halt yiyeceğim şimdi?  Neden geldim ki buraya?
 Kapıyı da tersten kitlemedim. Nasıl çıkacağım buradan ?
Öldürür kesin beni.
Evet evet, öldürür beni. Kesin silahı vardır..




// Odadan çıktığımda kapı sağ tarafımda kalıyordu. Ben sol tarafa yönelerek kapıyı karşıdan gören salona geçip , tekli bir koltuğun arkasına geçtim ve yerde dizlerimin üzerine çöküp koltuğun köşesinden kapıyı izlemeye başladım.



Kapıyı hala açamadı,
Açamayacak mı acaba.. Acemi bir hırsız belli ki ..
Hassiktir ! Hay aksi !
Açtı.. Açtıı.. .
Sakin ol ... Sakin ol .. Sakin oll...
Sakin kalmalıyım..
Feneri yaktı ! Saklan.. Saklan ..
Buradan görünüyor muyum acaba


// Elindeki feneri salona doğrulttuğunda kalbim yerinden çıkacak gibiydi.. Sonrasında ışık süzülmesinden anlaşıldığı üzere benim çıktığım odanın karşısındaki küçük odaya girmişti.




Tam zamanı! Kapıya doğru koşup o odadayken çıkmalıyım..
 Ya ayağım takılırsa?
Off !
Sessizce gitsem kaçabilir miyim?
O sırada odadan çıkarsa ne olacak ?
En iyisi koşmalıyım..
Mesafe uzun , gürültü çıkarırım ..
Kesin öldüm bu gece ! Kesiin !
Tanrımm ne yapacağımm

// Odada çalacak bir şeyler bulamamış olmalı ki oradan çıktı ve karşı odaya, Donnie’nin yatak odasına girdi.

İşte tam zamanı !
Sessizce bulunduğum yerden kalktım ve parmaklarımın ucunda kapıya doğru  ilerlemeye başladım.
İlerledim... İlerledim.. İlerledim..
Hayatımın en uzun yolculuğuydu sanki..
Onun içeride bulunduğu odaya yaklaştıkça titremeye başladım.
Sakinn .. Sakinn .. Sakin...
Hadii...
Evvettt..

//  Odanın hemen dibine geldiğimde durdum. Burdan sonrası için planım hızlı hareket etmekti. Odayla dış kapı arasında çok küçük mesafe vardı.

Direkt karşıya bak ..
Odaklan...
Yapabilirim..

Üçten geriye say ..
Üç...
İkii
Birr...

Şimdii !

// Hızlıca kapıya koştum, elimi kapının koluna attım ve kapıyı açmıştım ki...
Omuzumda bir el ve ensemde bir cisim hissettim.
Cisim ?
Hayırr, olamaz..
Tabanca bu..


“Şşşşş... Sakinn ol. Kapıyı kapat ve sakın aptalca bir hareket yapma. Beni anladın mı ? Anladıysan kafanı salla.” diye fısıldadı.

Tüm vücüdum kaskatı kesilmişti. Çaresizce kafamı salladım.

“Pekala uslu çocuk sende kimsin öğrenelim bakalım”, dedi ve beni etrafımda yarım tur döndürüp salona götürdü, o sırada o da benimle dönerek yine arkama geçti. Yüzünü göremedim.
Ama dur bir dakika ..
Sesi ?
Sesi kadın sesiydi.
Nereye düştüm ben...
Ölmüş bir adamın evinde, bir gece yarısı, yüzünü dahi göremediğim hırsız bir kadın tarafından öldürüleceğim..

“Burası olmaz” dedi ve beni salondan da çıkarıp mutfağa götürdü.


// Beni öldürmek için evin içinde uygun bir yer arıyor.. Hızlıca dönüp, elindeki silaha davransam olur mu acaba..

 “Dizlerinin üzerine çök ve sakın kıpardama” dedi ve mutfaktaki balkonun kapısını hafifçe açtı. İçerideki ağır kokudan o da rahatsız olmuş olmalıydı. Sonrasında kendine bir sandalye çekti oturdu.


+ Yavaşça bana dön ve aptalca bir haraket yapmaya kalkma.. Yoksa beynin dağılır..

// Yüzünü bana gösterecek mi ?? Kesin işin sonunda  beni öldürecek...

( Yavaşça döndüm )

+ Evet, sen de kimsin bakalım  ?
-  Şeyy ben ev sahibinin arkadaşıyım. Karşı komşusuyum.. Lütfen beni serbest bırakın. Ne istiyorsanız alın götürün, polise dahi gitmem..
+ Zırlamayı kes. Donnie’nin evinde ne arıyorsun ?


// Dur bir dakika . Donnie mi dedi ? Donnie ‘yi tanıyor...
O zaman hırsız değil.. Ee kim o zaman ? Yoksa katil mi ? Donnie’nin peşinde mi ? Öldüğünü biliyor mu acaba. Arkadaşıysa ya da akrabasıysa bana zarar vermez. Belki de verir..

+ Sana burada ne aradığını sordum ?

-  Şey ben .. Ben burada bir kaç eşyam vardı onu almaya geldim..

+ Daha çok acemi bir hırsıza benziyorsun.

- Hayır hayırr, bakın anahtarım bile var.  Donnie kendisi verdi.. İsterseniz deneyin , kapıyı açıp açmadığını kontrol edin.

+ Peki Donnie nerde ?

-  O... O öldü..


    (Balkon camından dışarıyı işaret ederek);
+  Bu karşı apartmanda mı oturuyorsun ?

-  Hayır , diğer cephede kalıyor dairem. Tam karşı daire.

+  Adın nedir ?

-  Frank.

+ Frank ?

- Slade. Frank Slade.


// İsmimi söylemekle hata mı yaptım acaba.. Nerede oturduğumu da söyledim. Aslında bir katile benzemiyor.. Sanki bir katilin nasıl görünebileceği hakkında bilgim var..

+ Eşyalarını almak için biraz geç bir vakit değil mi Frank ?

- Şey aslında evet. Ama kimselere görünmek istemedim. Sonuçta yanlış anlaşılabilirdi.

+ Bence şimdi daha da yanlış anlaşılabilir bir durumun içerisindesin.

- Evet, bunu şimdi anlayabiliyorum.

+ Sana zarar vermeyeceğim. En azından şimdilik böyle düşünüyorum. Söylediklerine inanıyorum. Eşyalarını alıp gidebilirsin. Saçma bir eylemde bulunmayı aklından geçirirsen seni bulurum Frank.. Seni bulurum ve uykundayken seni öldürürüm.. Beni anladın mı ?


- Evet evet anladım. Çok teşekkür ederim. Dediğiniz gibi eşyalarımı alıp hemen buradan gideceğim. Ve kimseye bir şeyden söz etmeyeceğim.

+ Tamam. İki dakikan var.


// O anki sevinçle hemen kapıya doğru yönelecektim ki..
Eşyalar ? Eşyalarımı almaya geldiğimi söyledim. Bir şeyler almalıyım..
Salondayken kitaplık dikkatimi çekmişti. Direkt Donnie'nin kitaplığına yöneldim. Ve oradan rastgele üç kitap aldım, sonra kitaplığın hemen yanında bulunan çekmeceli bir dolap dikkatimi çekti.  Sadece kitapları alırsam dikkat çekerdi. Ekstra bir şeyler daha almalıydım.
Birinci çekmeceyi açtım, alabileceğim pek bir şey yoktu. Ivır zıvır şeyler...
İkincisini açtım.. Bir kaç müzik ve film cdsi...
Neden olmasın ? Bir iki tane de onlardan aldım. Bu kadar yeterli deyip tam gidecektim ki merakıma yenildim ve üçüncü çekmeceyi de açtım. Üçüncü çekmecede yalnızca geniş bir kutu vardı. Çekmeceyi kapattım..

"Dur bir dakika kutu mu ? Kilitli bir kutu hemde .. Al onu seni aptal. Buraya onun için geldin zaten" diye kendi kendimi azarlayıp tekrar çekmeceyi açtım ..



+ Süren doldu Frank !

- Şey... Tamam tamam.. Hemen çıkıyorumm . Yeni bulabildim..


// Kutuyu da alıp , üzerine kitapları ve cd leri koyup gizemli kadına bana zarar vermediği için teşekkür ettim ve oradan çıktım... Hemen evime koştum..  Kapımı açtım ve ayakkabılarımı dahi çıkarmadan mutfağa koştum. Elimdekileri masanın üzerine bıraktım.Bir kaç bardak su içtim. Sonra tekrar bir bardağa su koyup , salona gidip , sigara yakıp , koltuğuma oturdum..

Ohh.. Kurtuldum...
Az daha ölmüştüm..
Çok kolay oldu..
Demek ki hırsız ve katil değilmiş.
Kimdi peki ?
Amaan kimse kim.
Şu an hayattayım..
Hem aradığım şeyi de buldum...
Bir daha asla böyle aptal bir işe kalkışmayacağım..
Merak duygumu dizginlemeyi öğrenmeliyim..
Kutuu !
Kutuyu nereye koydum?
Mutfakta..

Tekrar mutfağa gittim ve kutuyu alıp salona geldim. Hemen cebimdeki anahtarı çıkardım ve kutunun kilidine taktım ve çevirdim.
Açıldı !!
Bana yolladığı anahtar bu kutununmuş !!
Bir an duraksadım. Kutunun kapağını kaldırmadan önce biraz daha sakinleşmem gerektiği kanaatine vardım.
Hala üzerimdeki şoku ve korkuyu atlatamamıştım.
Bir duş almalıydım.. Bu beni sakinleştirirdi..
Kutuyu odama götürdüm.
Ve kendime dolabımdan yeni iç çamaşırları çıkardım.
 Soyundum ve banyoya duş almaya gittim.
Küveti doldurdum ve neredeyse bir saat duştan çıkmadım. Bir soğuk, bir sıcak.. Bir soğuk, bir sıcak suyla duşumu aldım. Ellerim ve ayaklarım suda fazla kalmaktan pörsümüştü. Ama sanırım aynı zamanda sakinleşmiştim de..
Güzelce kurulandım, dişlerimi fırçaladım ve bornozumu giydim. Aklım kutudaydı ama olabildiğince ağır hareket ediyordum. Güya az evvel merakımı dizginleme kararı almıştım ya.. Onun tribiydi galiba..

Banyodan çıktım ve kutuya koşmadan önce mutfağa gidip kahve suyu koydum. Bu sırada mutfaktaki saate gözüm takıldı. Saat sabahın dört buçuğuydu.. Olsundu.. Normaldi..

Kahve suyu ısınırken mutfaktan odama geçtim, kutuyu aldım ve salona yöneldim..



+ Merhaba Frank. Düşündüm de neden birbirimizi daha fazla tanımıyoruz ?


Olduğum yerde dondum kaldım. Salonumdaydı, benim koltuğumda oturuyordu..
Aldığı karardan vaz mı geçti ? Neden burada ? Nasıl bir gece geçiriyorum...

+ Sakin ol Frank.. Seni anlayabiliyorum. Endişelenme, seninle tanışmaya ve Donnie hakkında konuşmaya geldim?

- ...

+ Ben Kate Acker. Amy Acker'ın kız kardeşiyim. Amy 'i tanıyor olmalısın ? Donnie mutlaka bahsetmiştir..


Frank :  Şey.. Hayır, bahsetmedi.. Bakın size Donnie ile arkadaş olduğumu söyledim, üzgünüm değiliz .. O an öyle söylemek zorunda kaldım. Sadece komşusuyum .. Arada sırada konuşsakta  hiç arkadaş olmadık yani.. Dolayısıyla konuşacak pek bir şey yok. Lütfen evimi terk edin. Size Donnie'nin evinde de söylediğim gibi kimseye bir şeyden söz etmeyeceğim. Pek kimsem de yok zaten. Tekrardan bana zarar verme imkanınız olduğu halde, belki şartlar da bunu gerektirdiği halde bana zarar vermediğiniz için teşekkür ederim.

Kate : Donnie'nin evinden aldığın o elindeki kutu ney öyleyse ?

Frank : Şey bu biraz karışık..

Kate : Bak Frank, önce ablam hemen ardından ise Donnie öldü. İkisi de ardında yüzlerce soru işareti bıraktı. Bu soru işaretleri kafamı kemiriyor. Bu gece Donnie'nin evine de beni bu soru işaretleri sürükledi. Ne yazık ki evinde aradığım şeyi bulamadım. İşin tuhaf tarafı ise ne aradığımı bilmemem. Ve işte seninle karşılaştım.. Bana yardımcı olmanı istiyorum..

Frank : Kahve suyu !

Kate : Efendim ?

Frank : Kahve için su ısıtmıştım. İçer misiniz ?

Kate : Harika olur .

Frank : Pekala.. Birazdan geliyorum o halde.

Kate : ( Gülümseyerek ) Beklemedeyim o halde.




bölüm sonu.


beşinci bölüm için tıklayınız.




Hiç yorum yok: